22 Aralık 2013 Pazar

1911- Alman Genelkurmayında Osmanlı ''Deutschland'' şeklinde geçiyor!



(0:41:19-0:42:23) Cem Küçük: ''(Sözde ''Ermeni Soykırımı'' propagandası yapan bir kitabın Almanların isteği üzerine Zürih'de basılması üzerine) Bunu şimdi nasıl okumak lazım? Şimdi bunu yapan kişi orada beş bin, orada niye elli bin yapıyor? (iddiaya göre bir kürt ağasısının tek başına öldürdüğü Ermeni sayısı; Almanca baskısında 50.000)

Aytunç Altındal: ''Bakın Zürih'de basılmış bu, Almanların isteği üzerine basılıyor...''

Cem Küçük: ''Hocam bir de ara bi soru sorim, biz 1914'te; Çanakkale, işte Birinci Dünya Savaşı'na girdik, işte Almanlarla birlikte giriyoruz, dolayısıyla Almanlarla da dostuz.''

Aytunç Altındal: '' Şimdi bakın benim bir kitabım var. ''Bilinmeyen Hitler'' diye. Bunun İngilizcesi şimdi Londra'da çıktı. Orada bir harita var, ''Bilinmeyen Hitler'' kitabının içinde bir harita var. 1911 senesinde Tanenberg haritası bu, genel kurmay başkanlığının haritası bu. Türkiye var; Almanya-Avrupa'yı çizmişler Osmanlı'yı çizmişler, Osmanlı Devleti'nin üzerinde ''Deutschland'' yazıyor... ''

Halk Bank Almanya'nın 'ayağına basıyor'...



Başbakanımızın ekonomi baş danışmanı Yiğit Bulut (03:00-04:44): '' Bakın çok açık söyleyeyim. Halk Bankası çok uzun zamandan beri yabancı bazı finansal lobilerin saldırısı altındaydı. Çünkü geçmişte, Türkye'de, bazı yerleşik patronlar Halk Bankası'nı 2 milyar dolar üzerinden satın almak için geçmişteki hükümetlere baskı yaptılar. Geçmişte başbakanlara 'bu kamu bankasını bana vereceksin!' diyen patronlar var bu ülkede. Ve işin acısı; şimdi onların medya imkanları Halk Bankası'nı linç etmek için yüzde yüz randımanlı çalışıyor operasyon başladığından beri. Şimdi bütün bunları dikkate aldığınızda Halk Banka'sının Sırbistan'da banka alma girişimi; bakın, altını çizerek söylüyorum Sırbistan'da banka almak üzere idi Halk Bankası. Kosova'daki faaliyetlerinden dolayı Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldürülüp öldürülmediği tartışılıyor bugün. Kosova'daki faaliyetlerinden dolayı; rahmetli Yazıcıoğlu'nun şehit edildi... Şimdi bütün bunları dikkate aldığınızda Sırbistan'da banka almak, Almanya'daki yerleşik Türk vatandaşlarını ve Alman vatandaşlarının; Türk olup da Alman vatandaşlığına geçen yaklaşık 4 milyon insanımızın birikimleri ile ilgili tasarrufta bulunmak. İran'a çocukların ilaç alabilmesi için gerekli can suyunu, hayat suyunu, nefesi vermek, İran'la Türkiye arasında İsrail ''yapma'' demesine rağmen  her türlü ilişkinin minimum düzeyde de olsa can verecek şekilde tesis edilmesini sağlamak ve her türlü küresel baskıya rağmen bu operasyona devam etmek. Bakın biz uzun süredir Halk Bankası'nın linç edilmesini bekliyorduk. Çok açık söyleyeyim...''

NOT: Balkanlar, Prof. Sedat Laçiner'in ifadesi ile, Almanya'nın doğal 'genişleme alanı' içerisindedir. 

14 Aralık 2013 Cumartesi

Atatürk`ün İmzasıyla Almanlara Satılan Cami

Atatürk`ün İmzasıyla Almanlara Satılan Cami


Atatürk`ün İmzasıyla Almanlara Satılan Cami

Atatatürk`ün onayıyla yıkılan Kallar Camii`nin akıbeti yıllar sonra ortaya çıktı.

Başbakan Erdoğan`ın "Yol medeniyettir. Gerekirse yol için cami bile yıkarız. Aynısını ya da daha iyisini başka bir yere yaparız" Sözleri günlerce kamuoyunda tartışılmıştı.

Bu tartışmaların ardından Atatürk döneminde yıkılan bir caminin akıbeti de ortaya çıktı. Derin Tarih dergisinin bu ayki (kasım) sayısında Kallar Camii`nin nasıl yıkıldığını ve milli servetin nasıl yok edildiği gözler önüne serildi.

Bakır işletmeleri yüzünden Alman şirketi tarafından yıkılan Kallar Camii 16. yüzyılın nadide örneklerinden birini teşkil ediyordu.

İşte Atatürk`ün de onayıyla yıkılan Kallar Camii`nin hikayesi:

Ergani Madeni`nden (1912) mebus seçilen Ziya Gökalp`in ısrarla seçim bölgesindeki bakır ve krom zenginliğinden söz etmemesine karşılık bu zenginliğe göz diken Almanların İstanbul`daki (1916-17) Büyükelçisi Richard von Kühlman, Latin harflerinin kabulü için 8 Mart 1917`de hazırladığı raporda "dilde yenileşmeyi öngören komisyonun Ziya Gökalp`in önergesiyle kurulduğunu ve Ziya Gökalp`in Arap harflerinin ilga edilmesinden yana olduğunu" yazıyordu.

Yine Almanların İstanbul`daki Büyükelçisi (1924-33) Rudolf Nadolny yazdığı raporlarla Latin harflerinin kabulünü Alman menfaatleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışıyordu.

Sonuçta bilindiği gibi Alfabe Encümeninde yürütülen çalışmaların sonucu 9-10 Ağustos 1928 gecesi Gülhane Parkı`nda halka duyurulacak, sonra da 11 Ağustos 1928`de Dolmabahçe Sarayı`ndaki zevata Latin harflerinden oluşan yeni alfabenin tanıtımı yapılacaktı.
Bu arada aynı gün, yani 11 Ağustos 1928`de toplanan Bakanlar Kurulu Almanların Ergani Madeni`nde önüne çıkan Kallar Camii "sorunu" ile meşguldü. Çünkü 16 Nisan 1927`de Fevzipaşa`dan Diyarbekir istikametine doğru başlatılan Bakıryolu ismindeki demiryolu girişimine paralel olarak 25 Haziran 1927`de TBMM`de kabul edilen "Birinci Umum Müfettişlik Teşkiline Dair Kanun"un verdiği rahatlıkla Maden Dağlarına yerleşen Almanlar bakır cevheri çıkarılacak alan içindeki bu tarihi caminin varlığını sürdürmesinden hiç memnun değildi.

ALMANLARA GEÇİT VERMEYEN KALLAR CAMİİ

Ancak Bakanlar Kurulu, 11 Ağustos 1928`de almış olduğu bir kararla Almanlara geçit vermeyen Kallar Camii`ni, yine Almanların söz sahibi olduğu Ergani Bakır TAŞ`a satarak "sorunu" halletmiş oldu. Böylece kendi malları üzerindeki tasarrufmuş gibi Kallar Camii`ni yok etme fırsatını ellerine geçiren Almanların önü açılırken, Büyükelçi Vekili Aschmann da Harf İnkılabı ile ilgili 31 Ağustos 1928 günü yazdığı raporda "Çoğu harfler Almanca yazım için uygundur ve bu Almanya`nın menfaatinedir... Yeni Türk Alfabesinin Avrupa dillerine yazım olarak uyumu, Türkiye`nin Avrupa`ya kültürel ve ekonomik açıdan bağlanmasını kesinleştirmiştir..." diyecek, Büyükelçi Nadonly 5 Kasım 1928 tarihli raporda gelişmeleri şöyle özetleyecekti.

"Bence Almanlar yönünden alınan tedbirlerle memnun olunmalıdır. Yeniliklerle Türklerin Fransız kültür çevresinden uzaklaştıkları ve Almanya tarafından etkili olan Doğu Avrupa çevresine girdiği görülmektedir. Bu gerçek bizim açımızdan menfaat sağlayabilir ve aynı zamanda ekonomik kazanç temin edilebilir. Kabul edilmelidir ki kılık kıyafet, Avrupa kanunlarının kabulü ve alfabe reformu Türkiye`nin Batılılaşması yönündeki başarılı adımlardır."

KALLAR CAMİİ`NİN SERENCAMI

Kallar Camii 16. yüzyılda Mehmed Ağa diye biri tarafından Elazığ`ın Maden ilçesinin Kallar Mahallesi`nde yaptırılmıştı. 11 Ağustos 1928`de Bakanlar Kurulu kararıyla 1.500 lira bedel biçilerek Deutsche Bank ve İş Bankası`nın ortak olduğu Ergani Bakır TAŞ envanterine aktarıldı ve ardından yerle bir edilerek yok edildi.

Kallar Camii etrafında çıkartılan Bakır cevheri ise blister, yani işlenmemiş karabakır halinde yıllarca başta Almanya olmak üzere Batılı devletlere sevk edildi. Sonuçta 1939-94 yılları arasında sevk edilen 530 ton bilister bakırla birlikte içindeki ortalama 500 ton altın ve hesabı yapılamayan binlerce ton gümüş de Türkiye`nin kaybı olarak tarihe geçmiş oldu.

"Başvekalet

Muamelat Müdüriyeti

Aded 7005

Kararname

Etraf ve civarındaki mebaninin (binaların) Bakır Madeni şirketine istimlak edilmesi ve mahalli müftülükçe tasfiye haricinde ve metruk bırakılması hasebiyle tekrar ihyasına lüzum olmadığı anlaşılan Elaziz (Elazığ) mülhakatından Maden kazasında kain Kallar namıyla maruf camiin mahalli heyet-i idaresince takdir olunan bi beş yüz lira bedel ile mezkur şirkete tefvizi Evkaf müdiriyet-i umumiyesinin (Vakıflar Genel Müdürlüğü`nün) 11 Ağustos 1928 tarih ve 53250/91 numerolu tezkeresiyle vuku bulan teklifi üzerine İcra Vekilleri Heyeti`nin (Bakanlar Kurulu`nun) 12 Ağustos 1928 tarihli içtimaında (toplantısında) tasvib ve kabul olunmuştur.

12 Ağustos 1928

Reisicumhur

Mustafa Kemal

İmza

İmzalar

Başvekil İsmet, Adliye vekili, Dahiliye vekili, Hariciye vekili vekaleti, Müdafaa-i Milliye vekili, Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye vekili, İktisad vekili, Nafia vekili, Maarif vekili, Maliye vekili"