2 Mart 2014 Pazar

''Alman İstihbaratı (Özal'a) suikasti biliyordu.''









 19.04.2013-22:59


‘Alman istihbaratı suikastı biliyordu’

Koruma Müdürü Musa Öztürk: Kartal Demirağ’ın yapacağı saldırı Frankfurt’ta planlanmıştı. Ardında ekonomik çıkarları bozulan mafya vardı. Ama olayın azmettiricileri hiçbir zaman bulunamadı...


‘Alman istihbaratı suikastı biliyordu’
SÜREYYA ORAL / ÖZALLI YILLAR - 5
Turgut Özal, “Benim niyetim devri sabık yaratmak değil, biz buraya onun için gelmedik. Bizler önümüze bakacağız” diye konuşuyor. Özal’ın bu sözlerini 1983 yılında Koruma Müdürlüğü’ne getirilen ve bu görevini Çankaya Köşkü’nde de sürdüren Musa Öztürk aktarıyor.
Öztürk, olayı anlatırken, “Turgut bey Başbakanlık’ta çalışırken, Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş, koltuğunun altında çok sayıda dosya ile makamına gelir.
Turgut bey, bu dosyaların neler olduğunu sorunca, Kutlu Savaş, geçmiş dönemde yapılan bazı işlerle ilgili dosyalar olduğunu ve incelenmesi halinde usulsüzlükler bulunabileceğini söyler. Savaş’ın bu sözleri üzerine Turgut bey, o tarihte Başbakanlık Müsteşarı olan Hasan Celal Güzel’i yanına çağırarak, “Hasan bu dosyaları alın, bodrum katta kimsenin giremeyeceği bir yere kilitleyin ve anahtarını da kimseye vermeyin” der.
Bu talimatından sonra da Özal “Benim niyetim devri sabık yaratmak değil, biz buraya onun için gelmedik. Bizler önümüze bakacağız. Bizim vatandaşa verdiğimiz sözler var. Onları yerine getirmek için buradayız” diye konuşur. Bu görüşme ve talimattan sonra o döneme ait dosyaların hiçbiri ele alınmaz, Turgut bey de gittiği her yerde ve grup toplantılarında eskiyle ilgili kimseye söz söyletmez. Ta ki yasaklar kalkana kadar.

‘Netice alma sanatı...’
Musa Öztürk, sohbette Turgut beyin her zaman söylediği, “Siyaset netice alma sanatıdır. Güzel konuşma, güzel nutuk atma sanatı değildir” sözünü hatırlatarak, Bosna-Hersek sorununu çözmek için ABD’de olmayı planladığı ikinci by-pass ameliyatını ertelediğini açıkladı.
Özal’ın, Bosna Hersek’in kurulmasının ön görüşmelerini yapmak ve sağlık kontrolü için 1992 yılı şubat ayında Amerika’ya gittiğini belirten Öztürk, o günlere ait gelişmeleri şöyle aktarıyor:
“1987 yılında yapılan by-pass ameliyatı sonrası bir kontrolü gerekiyordu. Hem by-pass hem de prostat ameliyatı sonrası zaman içinde bazı fiziki sıkıntılar başlamıştı. Doktorlar, Özal’a bir operasyon daha yapılması gerektiğini, bunun için de en az iki ay hastanede kalması gerektiğini söylediler. Bosna Hersek o dönemde en sıcak gündem maddesiydi, Turgut bey bu sorunu çözdükten sonra sonbaharda gelerek tekrar ameliyat olmaya karar verdi. Bush ile Bosna Hersek sorununu görüştü ve Senagal’deki İslam Ülkeleri Konferansı’na katıldı. Buradayken Zürih’te bulunan Şükrü Tufan’ı arayarak, İzzet Begoviç’i bulmasını istiyor. Tufan Begoviç’in Kabe’de olduğunu tespit ediyor. Begoviç özel ana uçağı ile Kabe’den alınıp Zürih’e oradan da Dakar’a götürülüyor. Burada Özal ile yaptığı görüşmeden sonra da Bush’la görüşmek üzere ABD’ye gidiyor.
Burada Sırplar ve Hırvatlar 97 bin Bosnalı’yı öldürmüşlerdi. ABD’nin desteği ile operasyon yapılması gündemdeydi.
Almanlar, Fransızlar ve Ruslar burada Boşnakları görmek istemiyorlardı. Bu gelişmelerden sonra Bosna ve Hersek’e yapılacak askeri yardım malzemelerini götürecek TIR’lara zorluk çıkarmamaları için Makedonya ile anlaşılıyor ve Hırvatlar’a da 100 milyon dolar rüşvet veriliyor. Sonuçta ise Bosna Hersek Cumhuriyeti kuruluyor. Bu oyunu bozan Turgut Özal’dı. Ama sonucunu göremedi.Olayın çözümü için ertelediği ikinci ameliyatını yaptıracak vakti bulamadı.”

Körfez krizinde tavrı
Okluk koyundaki tatilinde ve yaz çalışmalarında akşam 9’dan sonra ikiye üçe kadar etrafındakilerle oturur ve beyin jimnastiği yapar, konuları tartışırdı. Bu konular genelde güncel olaylar olurdu, ama bazen kültür içerikli konular da gündeme gelirdi.
Yine böyle bir gece sohbetinde, Saddam’ın durumu da tartışılır. Özal’ın, en çekindiği ve ileride Türkiye’nin başına sorun çıkaracağını düşündüğü isim Saddam’dı.
Körfez krizi patlak vermişti, Türkiye’nin de Irak’tan alacağı 3 milyar dolar bir para vardı. Bu paranın bir takvime bağlanarak ödenmesini görüşmek üzere Başbakan Akbulut da bir heyetle Irak’a gitmişti.
Önce resmi görüşmeler, sonra da protokol gereği Saddam ile görüşülmesi ve Özal’ın gönderdiği mesajın kendine iletilmesi gerekiyordu. Ancak, olaylar ters gelişti, heyetin önce Saddam ile görüşülmesi konusunda Irak tarafı ısrarcı oldu.

‘Saddam uzlaşmacı olmadı’
Musa Öztürk, yakından tanık olduğu bu olayın oluşu ve sonrasında Özal’ın tavrını aktarırken, o günlerin heyecanını yeniden yaşadı. Öztürk’ün anlatımıyla gelişmeler şöyle:
“Bu tür resmi gezilerde görüşmeler bittikten sonra ülke başkanı ziyaret edilir ve ülke başkanından getirilen mesaj o ülkenin başkanına iletilirdi. Ancak Taha Yasin Ramazan görüşmeler başlamadan önce  Akbulut’a ‘Saddam sizinle görüşmek istiyor’ der. Akbulut yanındaki dışişleri ve protokol yetkililerinin böyle bir usul yok demeleri üzerine, ‘Protokol neyi gerektiriyorsa onu yapacağız,önce görüşelim sonra ziyaret ederiz’ der. Taha Yasin Ramazan önce ziyaret yapılacağını yineler, bizim heyet de ‘Usul erkan kalmadı’ diyerek Saddam’a ziyarete gider. Ziyarette Saddam, ‘Varşova Paktı yıkıldı. ABD şemsiyesi üzerinizden kalktı’ dedikten sonra gündemi açıyor ve ‘Birinci meselemiz su, 10 uncu meselemiz su’ diyerek su sorunundan başka bir şey konuşmayacaklarını dile getirir. Akbulut da ‘Bizim böyle bir meselemiz ve görevimiz yok, biz sizlerden olan alacaklarımızı bir takvime bağlayarak tahsil etmek için buradayız’ der.
Bu sözler üzerine de Saddam ‘O zaman toplantı bitmiştir. Siz istediğimiz kadar su vermezseniz biz de gereğini yapacağız’ diyor.
Akbulut ziyaret sonrası Türkiye’ye döndüğünde Okluk koyuna geçiyor ve görüşmeyi Turgut beye aktarıyor. Özal, Akbulut’u dinledikten sonra ‘Korktuğum başıma geldi. Bu namussuzun hedefi biziz. Ben zaten bu adama hiç ısınmadım. Ne zaman elini sıksam kanlı bir eli sıkmış gibi oluyorum’ der. Özal’ın olanlara morali bozulur ve bu moralle bir süre çalışmaya devam eder. Bu durum Irak’ın Kuveyt’i işgaline kadar devam eder. Sabah erkenden dışişlerinden bir faks gelir. Faksı kendisine gösterdiğimde yumruğunu masaya vurarak ‘İşte bu anı, Saddam’ın hata yapmasını bekliyordum. Şimdi hayatının hatasını yaptı. Uçağı hazırlayın hemen Ankara’ya gidiyoruz’ der.
Özal Ankara’ya geldiğinde de telefon diplomasisine başlar ve ABD’nin Ocak 91’de yaptığı operasyon gününe kadar tam 144 kez Bush ile telefonda görüşür. Bir seferinde de Bush’a “Siz on bin kilometre öteden geliyorsunuz, biz buradan yardım edersek, bizler ne olacağız. Hem içeride iç ve dış destekli terör sıkıntımız var” der.
Baba Bush “Ben Birleşik Devletler Başkanı olarak Musul ve Kerkük’ü sizlere bırakıyorum. Bunun teminatı benim” der.
Ancak, Almanya, Fransa ve İngiltere ile Rusya’nın etkileri ve politikaları nedeniyle bu gerçekleşmez, biz de Irak’a karşı güçlere İncirlik’i kullandırıp, sembolik destek veririz.

Özal’a suikast
1988’de ANAP kongresinde Özal’a yapılan suikast girişimini birebir yaşayan ve ondan sonraki soruşturmalarında içinde yer alan Musa Öztürk, olayı gelir kaynakları kesilen mafya ve kaçakçıların bir eylemi olarak gördüklerini, ancak Kartal Demirağ’ın psikolojik sorunları nedeniyle gerçek azmettiricilere ulaşılamadığını açıklarken şu tespitlere değindi:
“Suikast olayını Alman istihbaratı biliyordu. Olay Frankfurt’ta planlanmıştı. Arkasında alınan ekonomik kararlarla ekonomik çıkarları bozulan mafya vardı. Kartal Demirağ’ı buluyorlar. Eski bir sabıkalı olduğundan sıkıntı çekmiyorlar. Beyin tomografisinin çekilmesinden sonra deli olduğunu, hiçbir şeyi hatırlamadığını görüyorlar. Hatta kendisine İsviçre’den de para yardımı yapıyorlar. Demirağ’ın sorgusunda bütün bunlar kendisine soruluyor ama somut bir cevap alınamıyor. Çünkü adam hiçbir şeyi doğru dürüst açıklayamıyor. Sorguda hep dengesiz hareketler yapıyor. Bugün, güçler belki bu iş için Demirağ’ı bulan ve onu yönlendiren kişiyi de bir şekilde ortadan kaldırmış olabilir. Bu taktik dünyadaki bütün istihbarat örgütlerinin, kaynağa ulaşılmaması için uyguladıkları sistemdir.”

Demirel’in Clinton’a mesajı
Özal Cumhurbaşkanı olarak gittiği ABD’de Başkan Clinton ile görüşmeyi planlar. Özal’a görüşme için 25 dakikalık bir randevu verilir. Randevu süresinin bu kadar kısa tutulmasının nedeni ise  Süleyman Demirel’in Özal’ın yetkisi olmadığını ve görüşmemelerini isteyen mesajı oluyor. Bu kısa randevuya rağmen görüşme iki saati aşkın sürüyor. Clinton bu görüşmede Özal’a, “Körfez krizi sırasındaki önerilerinizi Bush bana anlattı. Olaylara hakimiyetinizi anlattı. Bundan sonra sizi sık sık arayacağım” diyerek uzun sohbeti noktalar.
MUSA ÖZTÜRK’Ü KORKUTAN TELEFON
Turgut Özal, Okluk koyuna gitmişti. Musa Öztürk bir takım işleri çözümlemek için Ankara’da kalmıştı. Öztürk, Cengiz Aslan’dan gece gelen telefonla irkilir ve panik yaşar. Ancak telefon, gece Okluk’ta yapılan sohbet sırasında kimsenin bilemediği, bir kültür sorusunun yanıtını almak için edilmişti.
Turgut Özal sohbette, Şeyh Şamil’in aslen nereli olduğunu sormuş, kimse yanıt veremeyince de “Musa’yı arayın. O bilir” demişti.
Musa Öztürk, Turgut Özal’ın dinle barışık olunmasını,tarihin adam gibi yazılmasını ve kanunlar yapılırken vatandaşa şüpheyle bakılmamasını istediğini, ayrıca bugün Türkiye’de sapkın mezhepler yoksa bunların nedeninin Ahmet Yesevi dergahından gelen, Mevlana, Hacıbektaş’ı Veli ve Hacı Bayram Veli’nin varlıkları olduğuna inandığını, onların fikirlerine ayrı bir önem verdiğinin de altını çizdi. 
KÖŞK’TE SIKINTILI GÜNLER
Turgut Özal, Köşk’e çıktıktan bir yıl sonra, yapılan erken genel seçimde iktidar değişir. Demirel-İnönü koalisyonu hükümeti kurulur. Cengiz Aslan ile Köşk doktorunun Genel Sekreter Kemal Yamak’la yaptıkları toplantıda geliştirdikleri, Köşk’te bir sağlık ve acil müdahale sisteminin ve 24 saat görev yapabilecek bir ekibin oluşturulmasına ilişkin paket, Köşk’ün diğer ihtiyaçlarını da içeren önerilerle birlikte bütçe içinde belirtilerek Meclis’e iletilir. Meclis’te yapılan görüşmeler sırasında Demirel, talepler arasında bulunan çim biçme makinasını gündeme getirerek “Özal, Köşk’e çiftlik mi kurdu. Traktör istiyor. Ben bunu veremem” diyor.
Bu konuşma Özal’ın canını sıkıyor ve etrafındakilere “Yarın da bize ailesi için Köşk’e hastane kurduruyor keyfine göre kullanacak derler. Ben bu tür sözlere muhatap olmak istemem. Onun için bu önerilerden vazgeçelim. Ben inançlı bir insanım inşallah bunların hiçbirisine ihtiyaç olmaz’  der. Ve öneriler tümüyle geri çekilir.
Enflasyonun yüksek olduğu bu dönemde Köşk’ün bütçesinde hiç artış yapılmaz.
Özal öldüğü zaman da hiç parası yoktu. Üzerindeki son parasını Türk Cumhuriyetlerini ziyareti sırasında Özbekistan’ın Buhara kentinde ziyaret ettiği Şeyh Nur Muhammed Muharrem hazretlerinin türbesinin yapımı için verdi. Türbenin yapımının bitirilmesi için 65 bin dolara ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Kendi bütün parası olan 10 bin dolarını verdi, 55 bin doları da yanındaki iş adamlarından toplattırdı.
Kaynak: (http://gundem.milliyet.com.tr/-alman-istihbarati-suikasti-biliyordu-/gundem/gundemdetay/20.04.2013/1695976/default.htm    20.04.2013 - 02:30 | Son Güncelleme: 19.04.2013-22:59