26 Ekim 2013 Cumartesi

'Batı Sevdalısı' Rusların Alman ata icadı ve ''Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya'nın İslam Stratejisi''

Derin Tarih; Sayı 18, Eylül 2013, sayfa 96, Norman Stone:  ''İlk Rus devleti Kiev'in hükümdarlarının İskandinav kökenli isimleri vardı(Helgo yerini Oleg'e bıraktı; İngvar ise İgor'a dönüştü) ve Rusya için Finlilerin günümüzde İsveç için  kullandıkları Ruotsi adı kullanılıyordu. Batılılaşmayı savunan unsurlar zaman zaman Rusya'nın varlığını kuzeyli, Germen kökenlilere borçlu olduğunu söylerken, Slavperver rakipleri Vikinglerin tarih boyunca yalnızca yağmacılık yaptığını ileri sürmekteydi. Bu tartışma günümüzde dahi arkeolojiyi etkilemektedir. ''  


     Mim Kemal Öke'nin, syf. 122'deki ifadelerini dikkat çekilen duruma açıklık getirmek için kullanıyorum: '' AB'nin istediği kadar Batılı, ABD'nin örnek gösterebileceği kadar ılımlı İslam, Rusya'nı kırmızı çizgilerine uygun bir Türklük... Kimlik sorunlarımızı bir de böyle okuyabilirsiniz! Bu yeni de değildir. Yıllarca bize dışarıdan ideoloji zerkedilmeye çalışılmadı mı? İdeoloji, felsefeyi siyasallaştırır, doktrinleştirir. Felsefe de kültürsüz olmaz. Dolayısıyla kültür, uluslararası ilişkilerde bir dış politika aracıdır. Eskiden buna kültür emperyalizmi diyorduk, şimdi ''soft power (yumuşak güç)'' kullanımı diyoruz.''


Derin Tarih; Mim Kemal Öke, sayfa 122-123:'' İşte tam bu noktada tanıtacağım Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya'nın İslam Stratejisi adlı kitap Almanya'nın geçmişteki İslam siyasetini anlatıyor. Yazarı Kadir Kon ilk elden kaynaklara inmiş, üstelik Türk ve yabancı arşiv malzemesini büyük bir titizlikle kullanmış. İkinci Reich (Almanya'nın tarihteki yükseldiği devirlerin adıdır) Almanya'sının dünyaya egemen olma yolunda ilk emperyalizm çağında nasıl bir İslam stratejisi çizdiğini, çok ilginç bir yaklaşımla iki proje üzerine yoğunlaştırarak anlatmış. 
Bunlardan ilki, Berlin'in Şark İstihbarat Birimini kurmasıdır. Espiyonajın savaşta ve barışta ne kadar önemli olduğunu kavramak isteyenler kitabın ikinci bölümünü dikkatle okumalılar. Yabancı parmağıyla İslam dünyası nasıl ayaklandırılmaya çalışılırmış, görecekler. 
Yazar, Alman bürokrasisinin/diplomasisinin yıldız isimlerinden Max von Oppenheim'in üzerinden giderek meramını anlatıyor. Önemlidir, bu zat aynı zamanda Siyonizmin de teşvikçilerindendi. İkili oyunlar, çifte standartlar...
Kon, ikinci olarak Müslüman esirler konusunu ele alıyor, yani Almanlara esir düşen Müslüman tutsakların yeniden eğitilerek eski komutanlarına karşı nasıl savaştırılmış olduklarının trajik öyküsü doyurucu bir şekilde işleniyor. Yabancılar her zaman bizim kimliğimizle uğraşmışlardır. Biz de bu konuyu sorun haline getirmeye pek meraklıyızdır. Mesele kimlikler piyasasında tekil bir modele karar kılmak değildir. Farklılıkları bağdaştırabilmek çok mu zor?'' 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder