12 Ekim 2014 Pazar

Kandil'in Alman İstihbaratı ile İlişkisi

http://www.yenisafak.com.tr/gundem/iranin-ocalani-tasfiye-plani-691815

11 Ekim 2014, Yeni Şafak:

İran'ın Öcalan'ı tasfiye planı

Kandil'in Kobani provokasyonlarının hemen öncesinde, İran ve Alman istihbarat birimleri ile yoğun bir temas kurduğu belirlendi. İran istihbaratının dış operasyonlarını yürüten Kasım Süleymani, geçen hafta Kuzey Irak'ta Kandil yönetimi ile bir araya geldi. İstihbarat birimleri, BDP'lilerin sokağa dökülmesi için kurulan ekipteki 11 kişiyi tespit etti.


(...)

İSTİHBARAT KURUMLARI İLE DANS


Güvenlik birimlerinin 11 kişiyi tespit ettiği, kalanlar içinseçalışmaların sürdüğü öğrenildi. IŞİD'in Kobani'yi hedef alması üzerine Ankara PYD ve HDP ile görüşme trafiği başlatmışken, Kandil'in Alman ve İran istihbarat birimleri ile ilginç bir iletişim ağı içine girdiği öğrenildi. 9 Eylül ve 1 Ekim'de iki kez Alman istihbaratıyla görüşen Kandil'e Suriye'deki PYD kontrolündeki 3 kantonda siyasi destek sözü veren Alman yetkililerin 9 Eylül'deki ilk görüşmelerinde 'Gezide neden sokağa çıkmadınız?', 'Öcalan'la daha önce Avrupa İnsan Hakları temsilcileri aracılığı ile iletişim kurabiliyorduk. Hükümet bu kanalı ortadan kaldırdı. Siz sağlıklı iletişim kurabiliyor musunuz?', 'AK Parti gibi muhafazakar bir partinin sorunu çözeceğine inanıyor musunuz?' sorularına yanıt aradıkları ardından 1 Ekimdeki iki görüşmede ise 'Sokağa çıkın!' siparişinde bulundukları kaydedildi. (...)


Yazının  kalanı için link:

''Almanya'dan gelen 5 kişi''

Eker, Diyarbakır'a Almanya'dan gelen 5 kişinin, çocuklara lastik yaktırıp haber yapmaya çalışırken yakalandığın, şu anda gözaltında olduklarını söyledi:

http://www.yenisafak.com.tr/gundem/diyarbakirda-5-provokator-yakalandi-691936

12/10/2014 Yeni Şafak:


Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Kanal 24'te "Ankara Masası" programındagündeme ilişkin soruları yanıtladı.Kobani konusunda ciddi bir kaos planı olduğuna işaret eden Bakan Eker, amacın Kobani olmadığını ifade ederek, "Amaç gerçekte çözüm sürecini sonlandırmak" dedi.Eker, son iki yılda Diyarbakır'a çok sayıda turist gelmeye
başladığına işaret ederek, şunları kaydetti:"Diyarbakır'ın kültür varlığını, tarihi mekanlarını keşfettiler. İşletmeler memnun, gelen insanlar memnun. Ama bu huzur ortamından rahatsız olanlar insanların o bölgeye gelip yatırım yapmasını engellemek, esnafın işini büyütmesini engellemek isteyenler aslında barış ortamını zehirlemeye çalışıyorlar. Kobani'de IŞİD zulmetti. Hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği bir husustur. Kobani'de öldürülen Kürt, Diyarbakır'da öldürülen de Kürt. Kendinden olmayana asla tahammül edemiyorlar. Ambulansları yaktılar, kamuya ait binaları, elektrik, telefon tesislerini yağmaladılar."

"Almanya'dan gelen 5 kişi gözaltında"

Eker, Diyarbakır'a Almanya'dan gelen 5 kişinin, çocuklara lastik yaktırıp haber yapmaya çalışırken yakalandığın, şu anda gözaltında olduklarını söyledi. Türkiye'nin en önemli sorununu çözmesinden rahatsız olan içeride bağlantılı uluslararası bir akıl ve plan olduğuna dikkati çeken Eker, "Ortadoğu'daki yüz yıllık sorunların çözümünü istemeyenler içerideki bağlantılarıyla hareket ediyor" dedi.

Yazının devamı için link:

http://www.yenisafak.com.tr/gundem/diyarbakirda-5-provokator-yakalandi-691936

11 Ekim 2014 Cumartesi

DEMİRTAŞ VE ALMANYA!

Takvim Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ergün Diler'in ''Öcalan ve Demirtaş'' adlı yazısından,
 10 Ekim 2014 Cuma: http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2014/10/10/ocalan-ve-demirtas


''PKK'nın yapısı IŞİD'e çok benzer!
Çok karışıktır! Hatta daha da karışıktır!
Amerika, İngiltere ve Almanya, PKK'nın içinde çok büyük oranda söz sahibidir!
İsrail, Fransa, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerin de etkisi vardır! Bütün bu aktörlerin PKK içinde operasyon yapmaya gücü vardır! Yapı budur!''

''Demirtaş, ALMANYA'nın emri ile Doğu'da köy köy, kasaba kasaba gezerek "BARIŞ SADECE ÖCALAN'LA OLMAZ!" diye anlattı! Beklediği desteği bulamayınca perde önünde Öcalan'la, perde gerisinde ise Almanya ile çalıştı!
Öcalan, Demirtaş'ın çalışmalarını kendine bağlı bir ekiple not ettirdi! MİT de saniye saniye izledi! Son olaylara böyle bakmanda büyük yarar var!''

''Demirtaş, DOĞU'ya gelen bütün BND ajanlarıyla oturup konuştu!
Görüştü! Gelenlerin hepsi ALMAN VAKIFLARI kimliğiyle geldi tabii!'' 

'' Heinrich Böll, Berghof, Friedrich Ebert VAKFI adına çok kişi geldi! Amaç ÇÖZÜM SÜRECİNİ bitirmekti!
Öcalan da, onun ekibi de biliyordu bütün bunları! Askerler de!  '' 

''  İstihbarat bunları biliyor mu peki?
Elbette! MİT'in bilmemesi mümkün değil! Ama neden engellenmediğini ben anlamış değilim! Bunlardan biri Amerika'ya gelse ve sizin orada yaptıklarının binde birini yapsa bir daha bu ülkeye hayalinde bile giremez! Ama ne hikmetse sizde ellerini kollarını gezip dolaşıyorlar!  '' (Burada Eski Türkiye sisteminin aşılamadığını görüyoruz, şu linkin Ülkemizde, Almanların, aydın ve devlet adamı cinayetleri ve ‘bir yandan halk bir yandan devlet’ olmak zorunda kalan halkımız kısmına bkz: http://almanyanotlar.blogspot.com.tr/2014/08/almanlarn-dinleme-skandal.html  )

''  Kim bu yahu?
Claudia Roth! 
 Siyasetçi değil mi?!Neredeee! BND'nin en önemli isimlerinden biridir! Çok etkili ve önemlidir! Kürtler için çok kritik bir isimdir! Dikkatli bakarsan Türkiye karşıtı her eylemin içindedir! Eğer "tesadüf" diye yorumlamazsan son olaylardan önce deDOĞU'ya geldiğini görürsün!
Ama neden önlenmediğini ben açıkça bilmiyorum! Bir nedeni olmalı! Dediğim gibi böyle biri Amerika'ya gelse ve değişik eyaletlerde buna benzer işler yapsa nasıl gönderildiğini anlamaz bile! ''

''NOT 1: Unutmazsak hata yapmayız!
6 Ekim: Alman Yeşiller Partisi Milletvekilli ve Parlamento Başkan Yardımcısı Claudia Roth, Kobane-
Suruç sınırında birçok ziyaret gerçekleştirdi. Roth, "Kürtler üç yıldır toprakları için direniyor" dedi. Roth'un yanında HDP ve DTK temsilcileri vardı.
7 Ekim: Selahattin Demirtaş, eylem çağrısı yaptı ve "Kobani için sokaklara çıkın" dedi.
8 Ekim: 
60 ilde olaylar yaşandı. İlk gün 24 kişi hayatını kaybetti, 100 kişi yaralandı...''


http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2014/10/10/ocalan-ve-demirtas

20 Eylül 2014 Cumartesi

Paralel çete, dinleme kayıtlarını Almanya ve Sırbistan'a kaçırdı



17 Eylül 2014, Star Gazetesi:



Paralel çete, dinleme kayıtlarını Almanya ve Sırbistan'a kaçırdı - 

Güncel



Yasadışı dinlemelerin ortaya çıkmasının ardından harekete geçen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye’yi dinlediği belirlenen Alman gizli servisi BND ile paralel yapı ilişkisini de saptadı. Savcılık binlerce kişiye ait dokümanın yer aldığı arşivi bulmak için Avrupa’da iz sürüyor.



Paralel çete, dinleme kayıtlarını Almanya ve Sırbistan'a kaçırdı


Bosna'daki soykırımda da ortak iş tuttukları Sırbistanda da dinleme kayıtlarını saklayan Almanya'nın paralel yapıyla işbirliği haberi için bkz:







Almanlar Soykırımı Sever!-Herero soykırımı.

20. yüzyılın ilk soykırımını Almanlar yapmıştır. Kendi zulümlerine direndiklerinden ötürü Hereroları ve Namaları adi yöntemlerle katleden Almanlar, Abdülhamid Han’ın tasfiyesiyle başsız kalan Osmanlı’daki Ermeni Tehcirinin, ‘Enver taşeronuyla’, mimarıdır hatta uygulayıcılarıdır. Çanakkale’de bir Osmanlı neslinin kaybolmasına, savaşın uzaması ve bunun kendilerine yaraması açısından, sinsice sebep olan Almanlar, kendilerine emanet edilen Türk askerlerinin ‘bir günde makineli tüfek üstüne 200 metre taarruz sebebi binlerce şehit’ vakalarında telef olmasına sebep olmuşlardır. En bilineni ‘’Yahudi soykırımı’’nın yanında iki yüz elli bin Boşnak’ın da katledilmesinin arkasında, Balkanları istikrarsızlaştırarak ve orada etkili olma ve orayı ezme planları doğrultusunda, Almanlar vardır. ‘’Avrupa’nın ortasında’’ (ki tam da onlara yakışır) bir soykırım yapılmıştır.

Almanların vahşiliğinin literatürlerine işlemiş hali Vernichtungskrieg in Afrika’da 1904-1905 tezahürü Herero ve Nama katliamı için bkz:  


Almanlar onlara da aynı şekilde davranarak 65,000 Herero'yu (toplam nüfuslarının %80) ve 10,000 Nama'yı (toplam nüfuslarının %50) yok ettiler.
Katliamda en çok kullanılan yöntem ise asileri çöle sürüp orada susuzluktan ya da önceden zehirlenmiş içme suları ile öldürmekti.
1985'te, BM'nin Whitaker Raporunda Almanların Herero ve Namalara Guney-Batı Afrika ya da şimdiki adıyla Namibya'da gerçekleşen bu olayları 20 yy.'da gerçekleştirilen ilk soykırım hareketi olarak değerlendirmiştir. (…)

(…)Almanya'dan gelenleri o zamanki yönetim yerlilerden zorla alınan topraklara yerleştirme politikası güdüyordu. Eşitlik ve adaletten uzak politikaların yerli halk üzerinde uygulanması ve bölgede köleciliğin başlaması üzerine büyük bir memnuniyetsizlik başladı. Tarıma müsait toprakları alan Almanlar, ayrıca bölgede bolca bulunan elmasları da kontrol etmek üzere madenlere el koymaya başladılar. (…)

Ben, Alman kuvettlerinin muzaffer komutanı, bu mektubu Herero halkına gönderdim... Bilesiniz ki tüm Hererolar burayı terkedecektir. Alman sınırları içinde bulunacak silahlı ya da silahsız her Herero, bir hayvanla beraber olsun olmasın, vurularak öldürülecektir. Şu andan itibaren karınızı ya da çocuğunuzu da bu topraklarda istemiyoruz. Onları da ya süreceğim ya da vuracağım. Hererolarla ilgili kararım budur.

 ‘’Almanlar her Herero'ya bir numara verdiler ve kamplarda ya da çalışarak ölen her Herero'nun kaydını düzenli bir şekilde tuttular. Kamplardan çalışmak üzere Alman firmalarına gönderilenlerin ölmelerine göz yumuluyordu. Ağır çalışma koşulları, hastalıklar ve kötü beslenme yüzünden Herero'ların nüfuslarının %50-%80'nin yok olduğu sanılmaktadır.’’

(…)1908'de Alman idaresinin tekrar kurulmasına dek 100,000 insanın öldüğü sanılmaktadır. Olaylarda 19,000 Alman askerinin yer aldığı düşünülmektedir.(…) 


(…)Cologne Universitesinden Hollandalı tarihçi Jan-Bart Gewald, Alman babalardan olan binlerce çocuk için özel kurulan bazı toplama kamplarından bahsetmiştir. Erkeklerinin çoğu öldüğünden kadınlar ve genç kızlar, Alman askerlerine seks kölesi olmaya zorlanmışlardır.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Almanya PKK'ya Silah Gönderdi

http://www.medyamit.com/haber/523/almanya-pkkya-silah-gonderdi

10/09/2014 http://www.medyamit.com/ 

'Almanya PKK'ya silah gönderdi'




Kuzey Alman Radyo Televizyon Kurumu (NDR), Batı Alman Radyo Televizyon Kurumu (WDR), Süddeutsche Zeitung'un şirketin iç yazışmalarına dayandırdığı ortak haberine göre, SIG Sauer silah sevkiyatını gerekli izinleri almadan gerçekleştirdi. Bu silahlardan bir kısmının PKK'nın eline geçtiği belirtiliyor.
'Sevkiyat ABD firması üzerinden yapıldı'
Habere göre 9 milimetrelik tabancaların sevkiyatı şirketin ABD'deki kardeş firması SigArms üzerinden yapıldı. Buna göre 2004 yılının aralık ayında Amerikan Ordusu'nun alımdan sorumlu makamları, Irak Ordusu'na verilmek üzere SigArms şirketine 5 bin tabanca sipariş etti. SigArms bu siparişi Alman SIG Sauer şirketine iletti. SIG Sauer silahların gideceği adresi bilmekle birlikte doğrudan Irak'a yapılan ihracat konusunda bir izin talebinde bulunmadı.
Temmuz ayı başında da Alman silah şirketinin, ABD üzerinden Kolombiya'ya silah sevkiyatı yapmak için yetkilileri yanılttığı ileri sürülmüştü. SIG Sauer ayrıca gerekli izinler alınmadan Kazakistan'a silah göndermekle suçlanıyor. Kiel Savcılığı konuyla ilgili soruşturmasını sürdürüyor ve iddia nedeniyle SIG Sauer'e ihracat yasağı konmuş durumda. 

2 Eylül 2014 Salı

Camilere Saldırılar!

https://twitter.com/alpertan66 02/09/2014.
Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan:





'' DÜZELTME: Görmez "Almanya'da 2001-2013 arası yıllık ortalama 22 cami saldırıya uğradı.Saldırı sayısı 2013'te 36, 2014'te ise 70'e yükseldi." ''


Ayrıca bkz: http://almanyanotlar.blogspot.com.tr/2014/07/almanyada-camilere-saldrlardaki-arts.html

Almanya Türkiye'nin Yanında Arnavutluğu da Dinlemiş!

02/09/2014  http://www.hurhaber.com/abd-alman-casuslarini-desifre-etmis/haber-653925http://www.hurhaber.com/



(...)Der Spiegel dergisi daha önce, Almanya hükümetinin talimatıyla BND'nin aralarında NATO ülkeleri Türkiye ve Arnavutluk'un da bulunduğu 80 ülke hakkında istihbarat topladığı iddia etmişti.(...)

30 Ağustos 2014 Cumartesi

CEM ÖZDEMİR DE HAŞHAŞİ ÇIKTI!

30/08/2014 http://www.analizmerkezi.com/  ,  http://www.analizmerkezi.com/cem-ozdemir-de-hashasi-cikti-53302h.htm


'Ev zencisi' Cem Özdemir başından aşağı kum yerine buzlu su döker:





''Bunlar için boşuna “Haşhaşi” demiyorlardı demek ki.

Paralel medyanın, yerlere göklere koyamadığı ve her fırsatta demeç aldığı Almanya Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir, evinin balkonunda kenevir bitkisi yetiştiriyormuş.
Son haftalarda ALS hastalığına dikkat çekmek için başlatılan ve kısa sürede bir sosyal medya fenomeni haline gelen "Ice Bucket Challenge" (Buz Kovası İddiası), Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir'in başına dert oldu.
Zira, Özdemir'in kendi başından aşağı bir kova buzlu suyu izlemek için seçtiği mekan, Kreuzberg'deki kendi evinin balkonuydu ve videoda ünlü siyasetçinin yanında uyuşturucu olarak kullanılan bir "kenevir" bitkisi görülüyordu. Haberin internette yayılması sonrası Özdemir'e ulaşan "Westdeutschen Allgemeinen Zeitung" muhabirlerinin sorusuna, "Evet, o videoda gördüğün kenevirdi." cevabını veren Özdemir'e göre, 18 yaşını doldurmuş her birey içmek istediği keneviri yetiştirme hakkına da sahip olabilmeli.
Konuyla ilgili basının sorularını yanıtlayan Berlin polisi, kenevir yetiştirmenin suç kapsamını girdiği ve konuyu araştıracakları açıklamasını yaptı. Videoda görülen bitkinin kenevir olduğu ve bitkinin Cem Özdemir'e ait olduğu kesinleşirse, Yeşiller Eşbaşkanı'nın ceza alması bekleniyor.''

'Almanya'nın Türkiye'yi Elektronik Kuşatması' TVNET / HABER ANALİZ (22.08.2014)




Ferhat Ünlü (47:50-48:30) : ''Almanya'nın Türkiye'yi dinleme-telekulak skandalı ki 2009 kritik sene: EPDK üyelerinin de 2009'da dinlendiğini, Emniyet İstihbaratın o kayıtlarının 2009'da silindiğini vs. düşünürsek 2009'un o kritik sen pek çok açıdan... Almanya Türkiye'yi telekulak anlamında kuşatmış deyim yerindeyse, başka ülkelerinde bu tarz kuşatmaları var Almanya neden kuşatıyor ve kuşatırken teknik anlamda TİB'i düşünelim, başka kurumları düşünelim nasıl denetleyebilir elektronik bağlamda, buna uygun alt yapısı var mı?''

Batuhan Tosun (48:30-50:50) : '' Şimdi kullanılan altyapılarda Alman cihazları çok fazla kullanılıyor ve eğer siz benim cihazımı kullanıyorsanız ve ben gelişmiş bir ülke isem bu şeye düşmem. Yani BTK sistemlerinde de elektrik sistemlerinde de  yabancı menşeili ürünler kullanılıyor.''

 Ferhat Ünlü: ''Yani Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında da, spesifik olarak soruyorum, TİB'i özellikle öğrenmek istiyorum...''

Abdurrahman Şimşek: '' Her yerde, her devlet kurumunda...''

Batuhan Tosun: '' Yani şöyle bir durum var: Ben bağlantıyı şuradan kurmaya çalışıyorum not aldım buraya: Erich Schmidt BND'nin eski istihbarat uzmanlarından biri. Şimdi Wikileaks'de Zamanında Emre Doğru ile ilgili çıkan stratfor belgelerinde Doğru'nun yazışmaları ile ilgili TPAO'nın Akdenizde yaptığı sondajların, sondaj çalışmalarının takibi ve bunların yurt dışına bildirilmesi, akabinde yine Almanya'nın -yine Erich Schmidt bunu not olarak düşmüş- 'EPDK çok stratejik bir kurumdur ve Almanya devleti yine Türkiye'nin EPDK kurumunun neler görüştüğünü, görüşmelerini bilmek ister.' Bu iki kurum da EPDK ve TPAO; Türkiye'nin uzun yıllar güdemediği siyaseti son zamanlarda gütmeye başlaması Almanya'nın dikkatini çekecek olacak ki keza kendi teknolojisini kullandırıyor olması... (Ferhat Ünlü: '' Onları teknik anlamda rahatlatıyor.'')   ''

24 Ağustos 2014 Pazar

Almanların dinleme skandalı.

Alman dinleme skandalı üzerinden ülkemizdeki aydın cinayetleri ve ‘bir devlet kurmak fikri’ analizi

Almanya’nın ülkemiz üzerindeki oyunlarının son ortaya çıkanı malumunuz olduğu üzere dinleme skandalıdır. Dinleme skandalı üzerinde ise birçok isim teoriler yürütmektedir. Teoriler genellikle iki ana başlık altında toplanmaktadır. Birincisi ‘Almanya ülkemizdeki dinleme faaliyetlerini kendisi sızdırarak Türkiye’yi zayıf göstererek AB’ye almak-AB ile müzakere sürecini hızlandırması’ , ikincisi ise ‘Almanya’nın kör gözüm parmağına Türkiye’ye saldırısı’dır. Ben ikinci başlığın, farklı bir boyutta değerlendirerek, taraftarıyım.

Almanya Türkiye’yi K. Irak’ın bağımsızlığına karşı dinlediğini belirtiyor. Bu Almanya’nın, Cemil Ertem’in belirttiği üzere, Ukrayna meselesinde de yaptığına benzer. Her ihtimalde kendine bir kazanç sağlamaya çalışıyor. Dinleme faaliyeti ve sonra da bunun kendileri eliyle deşifre edilmesi kendileri açısından kazançlıdır. Dinleme faaliyetinin, K.Irak’la ilişkilendirilerek, deşifre edilmesi Türkiye’de ‘ulusalcı’ bloğa oynamaktır. Normalde ‘Türkiye için bir başka ‘’yavru vatan’’ olan K.Irak’ın, Türkiye ile birleşmesini önleme mevzisi’ni berkitmek onun enerji kaynaklarının ana vatanı ile dünyaya açılmasını önlemeye ufacık da olsa bir katkı yapmak, bu dinleme olayının boyutlarından biridir bence.

Dinleme olayının ayrı bir boyutunu Cemil Ertem’in ‘’Almanya’nın Türkiye’deki kolları ve uzun kulakları’’ yazısından bir alıntıyla açıklamaya başlamak istiyorum: ‘’ Hadi dışişlerini, Başbakanı hatta Cumhurbaşkanı’nı dinlersiniz, bunun bir diplomatik skandal olduğu tartışmasız ama, Merkel’in de kestirip attığı gibi, diplomasi savaş halinde geçerli değildir ya da savaş diplomasisi geçerlidir.’’ Bu boyut aslında K.Irak’ın Türkiye ile birleşmesine başkaca bir saldırı aslında. Savaşı sertleştirmek, safları netleştirmek ve Türkiye’ye karşı düşmanca faaliyetleri belki de daha iyi icra edebilmek için bir nevi ‘savaş ilanı’ olan bu deşifre ülkemizin güneyindeki Kürt kardeşlerimizin Anadolu ile birleşmesini önlemek için yeni Türkiye ülküsüne karşı; bir nevi ‘bakın ne yapıyorlar!’ demektir aynı zamanda. Dinlemenin deşifresinin bu boyutu Türkiye ile Almanya arasındaki bu ‘savaşı’ körüklemektir.

Türkiye ne yapmalı   

Türkiye AB’nin parçalaması ya da en azından ikiye bölünmesi için elinden geleni yapmalı. Trans Pasifik Ortaklığı’nın mevcut AB uygarlığıyla gerçekleşmesi imkansızdır. ABD’nin de bu durumda tavrının Türkiye’den yana olacağı bellidir. Almanya coğrafyasının tahrik ettiği üzere; tarihindeki gibi yine bir ‘Berlinden Bombaya’ (Yusuf Kaplan’ın belirttiği Almanların ‘’7-B Stratejisi’’) emperyalist yürüyüşü için düğmeye bastı. Yararı zararından daha fazla olsa savaş bile çıkarırlar. Dinlemenin deşifresinin ana amaçlarından biri bence mevcut durumu sertleştirmektir. Bunu yöntem olarak bu sefer, şimdilik, farklı yapsalar da amaçları yine aynıdır: mücadelenin bir tarafının merkezinin Almanya olduğu bir ‘savaş’.

Türkiye’nin yapacağı esas icraatlardan biri de ‘bir devlet kurmak’ ya da ‘devletin verimini artırmaktır’. Bu durum ülkemize diğer saldırılara karşı da korunak sağlamak ihtiyacındandır. Bir devlet kurmak fikrini yine bir iğrenç Almanya notuyla berkitmek istiyorum:

Ülkemizde, Almanların, aydın ve devlet adamı cinayetleri ve ‘bir yandan halk bir yandan devlet’ olmak zorunda kalan halkımız.

İstihbarat örgütleri Mahir Kaynak’ın bir kitabında hikayeleştirdiği gibi ‘tanıdık düşman’ severler. Yok etmekten ziyade ele geçirmeyi ya da sürekli yenilgiye uğratmayı-etkisiz hale getirmeyi tercih ederler. Aksi takdirde yeni ve üstelik bir de ‘tanımlanmamış’ düşmanlar neşet eder. Aynı zamanda yok etmek çok başka açılardan kendilerine zarar olarak geri döner. Karşı tarafı daha da tahrik etmiş olurlar. Ancak bu belli şartlar altında geçerlidir. O şartlar ise bence ülkemizin 90’lardaki halinin anti tezidir. 90’larda şimdikinden çok daha fazla bağımlı bir devlet yapısına sahiptik. Yabancı istihbarat örgütleri ülkemizde fink atar; bürokratları, aydınları, devlet adamlarını şehit eder ve bu yanlarına her zaman kâr kalırdı. 90’ların Türkiye’sinde, T.C neden olduğu içtimai hayat nedeniyle bir ‘kolektif akıl’ ile infial uyandırmaz, ondan daha beteri T.C devleti hiçbir şekilde ufacık bir hesap dahi sormazdı. İstihbarat örgütleri bu ülkemizdeki yapanın yanına ‘kar bırakan sistem’ karşısında ülkemizde Mehmet Eymür’ün ifadesiyle hep bir ‘’temizlik’’ faaliyeti içerisinde olmuşlardır. Onun arkadaşı efsane MİT’çilerden Hiram Abas da mesela, işte bu durumdan ötürü göz göre göre şehit edilmiştir. Peki bu ülkenin düşmanları Hiram Abas’ın şehit edilmesinden ötürü herhangi bir sıkıntı yaşamışlar mıdır? İşte ‘bir devlet kurmak’ fikrinin önemini görüyorsunuz. Bence bir devlet adaletle kurulur. Ülkemizde her vaka, vakıa ve suça, istisnasız  bir şekilde, hak ettiği değer ya da ceza verilirse her şeylerin yoluna girmesinin temeli atılmış olur. Bunu değerli aydın Yiğit Bulut örneğiyle berraklaştırmak istiyorum. Yiğit Bulut yazılarında sık sık ‘ekonomide neler yapılabilir’ fikrini işler ve herkesin de buna katılarak katkıda bulunmasını ister. Yiğit Bulut ekonominin teknik ayrıntıları ve bunun ülkemizin yararı adına kullanılması konusunda ülkemizde nadir aydınlardan biridir. Bu yüzden ekonomi dalının teknik kısımlarını Yiğit Bulut’a bırakıyorum. Ben ekonomi de dahil ülkede işlerin yoluna girmesinin temelinin güvenilir bir adalet sistemi kurulmasından geçtiğini düşünüyorum. Böylelikle ihanet derecesinde faiz de rahatlıkla savunulamaz, ‘yerli araba intihar olur’ da denilemez, göstere göstere Almanlarla ülkemize saldırı konusunda medya aracılığıyla ortak da olunmaz ve o adam böyle göstere göstere ‘kağıt kaçakçılığı’ (http://neayakbunlar.blogspot.com.tr/2012/11/pkkci-almanci-aydin-dogan.html) da yapamaz. Topkapı Sarayında en yüksek yapıyı ‘’Adalet Kulesi’’ olarak yapan Osmanlı’nın adalet felsefesini tekrardan getirirsek aynı zamanda ‘’küçük’’ suçlar bile eksiksiz infaz edilmiş olur. Böylelikle tarihten gelen ‘genetiği ve gücüyle’ her türlü belayı savuşturan halkımızın gücünün yanına bir de ‘devlet disiplini’ eklenir ve halkımız adeta bir ‘yandan devlet bir yandan halk’ olmak zorunda da kalmaz. Aynı zamanda ‘devlete yardımcı’-‘halka hizmet eden’ bir teamüller yekunu da oluşabilir. Halk ve devlet ilişkisinden bahsedince, halkın katılımının yüksek olduğu bir devlet yapısının olması gerektiğine de dikkat çekmeden olmaz. Ancak tabi anlatmaya çalıştığım üzere; devlet yanı eksik olmamalı.

Almanlara tavsiyem

Bu kadar pisliğin içinde olan pisliğe elbet bulaşır. Alman devleti şimdiki halini de aşarak küresel sistemin pis araçlarını kullanmayı abartıp, onlarla çok daha fazla eklemlenerek vatandaşlarına daha fazla zarar vermeye başlayacaktır. Alman vatandaşları kendilerini bölünmüş bir AB’nin kuzey kısmında kendilerine hizmetten ziyade eza veren bir Alman devletiyle baş başa kalmak istemiyorlarsa Alman devletini tasfiye etmelidirler. Türkiye de buna yardımcı olmalıdır. Mesela Alman devleti Almanya ve periferisini ileride ‘dünyanın pisliğe batmış mahallelerine’ rahatlıkla çevirebilir. Uyuşturucuya batmış ve oportünist bir içtimai hayata hizmetten ziyade emperyalist bir karaktere sahip olduğu için sebep olabilir. Belki de ‘’bizim polislerimizin Alman polislerden daha çok uyuşturucu yakalaması‘’nın sebebinden biri de bu Alman devletinin karakterinden ötürüdür…      

Blogun yöneticisi trosmtr, https://twitter.com/_osm1_ .

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Almanya'da camilere saldırılardaki artış, bir 'düğmeye başısın işaretlerinden'

Almanya'da camilere saldırılardaki artış ve diğer talihsiz vakalar, mesele Almanya devleti ise bir 'düğmeye başısın işaretlerinden'...

29 Temmuz 2014-Yeni Şafak.

Almanya'da camilere saldırılar arttı

Almanya'da Nazizm hortladı. İslam karşıtlığı ve ona bağlı camilere saldırılarda artış görüldüğü belirtildi. Korkutan rapor alman gazetesinde...
Neue Osnabrücker Zeitung gazetesinin resmi verilere dayanarak verdiği habere göre, Almanyadaki camilere 2001-2011 yılları arasında yılda ortalama 22 saldırı oldu. Camilere yönelik son 2 yılda artan saldırılar 2012de 35, 2013 yılında ise 36ya ulaştı. Sol Parti tarafından Federal Meclise verilen soru önergesine verilen resmi yanıta göre 2012 başından 2014 Martına kadar yapılan saldırılar 78i buldu.
Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Aiman Mazyek, "Camilere yönelik artan saldırılar, İslam karşıtı tutumların Almanyada yükseldiğini gösteriyor" derken federal hükümet ve eyaletlerin Müslümanlar'a yönelik saldırıları yakından izleyecek bir birim oluşturmaları gerektiğini belirtti.
TEHLİKELİ KARIŞIM FOKURDUYOR
Almanyada camilere yönelik artan orandaki saldırıların kaygı verici düzeyde olduğunu belirten Sol Parti İçişleri Sözcüsü Ulla Jelpkeye göre durum ciddi. Burada ırkçılık ve SOSYAL DARWİNİZM karışımı tehlikeli bir İslam karşıtlığının fokurdamaya başladığı görülüyor diyen Ulla Jelpke, toplumda Müslümanları bir çok olumsuzluğun günah keçisi olarak gören anlayışın yaygınlaştığına dikkat çekti.

Haberin devamı:



29 Temmuz 2014 Salı

BATI DENEN ŞEY (ALMANYA): ''Steinmeier: 'İsrail'de tüm sahiller boş. İnsanlar korkudan sahillere gidemiyor' ''

israil belası 1216 Filistinli katlederken zulüm yapısının hükmettiği topraklarda yahudiler bu zahmet nedeniyle bir de sahilleri boş bırakır:

BATI DENEN ŞEY (BURADAKİ ÖRNEK ALMANYA): ''Steinmeier: 'İsrail'de tüm sahiller boş. İnsanlar korkudan sahillere gidemiyor'  '' 

BATI VE UZANTISI-MAŞASI İSRAİL PİSLİKTEN İBARET OLAGELMİŞTİR VE OLACAKTIR: 


Davutoğlu'nun Gazze dersi verdiği bakan ortaya çıktı!

Paris'te gerçekleştirilen ateşkes müzakerelerinde Bakan Davutoğlu Avrupalı bir meslektaşına adeta Gazze dersi vermişti. Davutoğlu'nun ders verdiği o kişi, Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier çıktı. Steinmeier'in 'İsrail'de tüm sahiller boş. İnsanlar korkudan sahillere gidemiyor' sözü üzerine, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu 'Sahiller boş değil, Gazze sahili çocuk cesediyle dolu' yanıtını vererek Alman bakanı susturdu.




Fransa'nın başkenti Paris'te, Gazze ateşkesi için cumartesi günü gerçekleştirilen toplantıda, 'İsrail'de tüm sahiller boş. İnsanlar korkudan sahillere gidemiyor' diyerek, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun tepkisini çeken kişinin, Almanya Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier olduğu ortaya çıktı. 

Haberin devamı:

18 Temmuz 2014 Cuma

trosmtr: Tehlikeli ‘’Alman Aklı’’

trosmtr: Tehlikeli ‘’Alman Aklı’: Tehlikeli ‘’Alman Aklı’’ Neden farklı fikir arayışları,derine inme çabaları komplo teorisi olarak yaftalanır? Neden gerekli miktarda bir .......


Almanya ve İsrail

Yeni Şafak, 18 Temmuz 2014 

Merkel'den Gazze'nin yerle bir edilmesine destek

İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekatı devam ederken, Almanya'dan 10 gündür sivilleri katleden İsrail yönetimine açık ve net destek geldi. Almanya Başbakanı Merkel, "Biz İsrail'in tarafındayız" dedi.


''Almanya Başbakanı Angela Merkel, yaptığı açıklamada, İsrail'in Hamas tarafından tehdit edildiğini iddia ederek, "Barış için iki taraf da tavizler vermeli ancak kendini savunma hakkı söz konusu olduğunda biz İsrail'in tarafında yer alacağız" şeklinde konuştu.'' (...)




11 Temmuz 2014 Cuma

Hans'ın emeklilik parası Soma şehitlerinden!





TRT Haber, ''Derin Analiz'', Yiğit Bulut-Hasan Kurtulmuş, Yiğit Bulut:

(42:03-42:58) '' Almanya'da adam emekli olmuş. O emekli fonu Türkiye'de gelip hisse senedi alıyor; Türkiye'de gelip bono alıyor, Türkiye'de gelip yatırım aracı alıyor, yıllık yüzde sekiz veya daha fazla euro getirisi ile gidiyor 'Hans'a bakıyor, emekli olmuş Hans'a bakıyor Almanya'da. Ve bu Alman'yanın emeklisinin parası Soma'da şehit olanların vergisinden ödeniyor. Faizi düşürmeyenlere ben bunu bir kere daha hatırlatıyorum! Bu ülkede faiz yüksek kalsın diyenler; Almanya'daki, Belçika'daki, Fransa'daki, Lüxemburg'daki emeklinin parasının bu insanın alın terinden karşılanmasına imkan ve yol verenlerdir! Bunun hesabı bugün sorulmazsa yarın sorulur. Yarın sorulmazsa ahirette sorulur Hasan bey...''

5 Haziran 2014 Perşembe

Almanlar Türkiye'yi Bölmek İstiyor!

SIRADIŞI - 4 HAZİRAN 2014




Abdurrahman Kurt (1:12:22-1:12:49): '' Ben size ilginç bir olay anlatayım. Almanlar; mesela Almanya'da bir konferansa çağırmışlardı beni. Oradaki PKK'lı arkadaşlarımız bile bölünmeyi istemezken, demokratik cumhuriyetten bahsederken Almanlar bize orada bölünmeyi tavsiye ettiler. Ben dedim ya bi dakka. Hollanda'dan Almanya'ya, Fransa'ya geçerken sınır göremiyorum, siz bize diyorsunuz ki aranızdaki sınırları daha da derinleştirin. Sen kime hizmet ediyorsun dediğimde adam kıpkırmızı olmuştu...''

Hala ellerinden gelse ülkemizi bölmek isteyen Almanlar, DHKP-C ve toplumumuzda başka başka benzeri   'anarşist', vandal, terörist illetler yayarak ülkenin huzurunu bozmaya uğraşıyor, Güneydoğu'da beceremediklerini ülkemizin başka bölgelerinde başka kılıflar halinde yapmaya çalışıyor. 

Turgay Güler, Nevzat Çiçek ve Abdurrahman Kurt'un katıldığı ''Sıradışı'' programının linki ise aşağıda: 




4 Haziran 2014 Çarşamba

Recep Amca Cem Özdemir'i Nakavt Eder...

EN SIRADIŞI - 29 MAYIS 2014





Yusuf Ziya Cömert : '' Şu algı yerleşti. Gezide, Gezi olaylarını yapanlar -o küfürlerin hepsini kendilerine iade etmek lazım- o küfürleri edenler, o taşları atanlar vesaireler; millet bunları teşhis etti. Bu teşhisi neye borçluyuz? Bu teşhisi; birincisi o ''Taksim platformu'' nun hükümete dayatmaya çalıştığı talep listesine borçluyuz. Yani takdir ediyorum oradaki solcu çocukları; bunu bu şekilde beyan ederek milletin kendilerini anlamasını sağladılar...

Ben geçenlerde bizim köyde okuma yazmayı kendi uğraşıyla sökmüş yaşlı bir adamdan, adı Recep Ekrem,  yaşlı bir çobandan dinlediğim şey şuydu: 'Ulan' dedi, 'Almanya kendisini savunamıyor mu da' dedi 'sen seksen milyonluk Almanya'yı Taksim'de savunmaya uğraşıyorsun' dedi.

Okuma yazmayı nasıl öğrendiğini anlattı bana: ben dedi; sabah çıkarım, inekleri alır götürürüm ormana, akşam dönerim. Yolda bir gazete kağıdı gördüm dedi. Bildiğim iki üç harf var dedi. Baktım bir yerde bir şey yazıyor dedi. Uğraşa uğraşa bir kaç gün içinde onun İstanbul olduğunu anladım dedi. Böyle böyle okuma yazmayı sökmüş, başka bir şey bilmem ben dedi. Yani... Vatandaş anladı; bunların bir vatan sevgisinden kaynaklanmadığını vatandaş anladı. Yani; Gezi'yi idealize edenler sanki Gezi'deki hadiseleri yapanlar gökten melekler indi -Mevlid-i Şerifte vardır ya: indiler gökten melekler saf saf - sanki gökten böyle melaike indi orada bir cennet kurdular, bir ideal toplum oluşturdular: hayır!... Bu aynı Kiev'deki gibi ülkeyi yıkmak, Türkiye'nin itibarını sarsmak Türkiye'deki demokrasiyi, tamamen yok etmek amacına matuf bir çalışmaydı. Yerli bir çalışma da değildi. ''

Malumunuz Alman Yeşiller Partisi eş başkanı Cem Özdemir; Başbakanımızın Köln ziyaretinde Merkel'i yuhalayan Türkler olmasını -ki sayın Başbakan edebi gereği engellemiş bu durumu - 'bize ödetirler' şeklinde yorumlamıştı*. Hasan Öztürk bu durumu 'ev zencisi' sendromu şeklinde değerlendirdi ve devamında Almanya Gezi'deki benzer taşkınlıkları Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı babında da olsa Almanya'da yapmaya kalksalardı bakalım neler olurdu diye sordu: 

''Direk aklıma şu tablo geldi: 'evin başarılı hizmetçisi...' efendinin himayesine girmiş olan ve eve alınmış olan hizmetçi, bun ''zenci'' de diyebiliriz; tarladaki zenciyi hep hakir görür, aşağılar. E bi dur kardeşim sen de ondandın ama. Yok; eve girdi ya, o has odaya girdi ya işte efendim patronunun, sahibinin, çok daha yakınında ya... Onun için tarlada çalışan zenciyi hakir görür. Cem Özdemir'in durumu biraz öyle. Alman vatandaşı; Yeşillerin eş başkanı filan, böyle kendince efendisinin himayesine girmiş bir 'zenci' kendince tarladaki, işte o diğer fabrikalarda çalışan diğer zencileri hakir görme eğiliminde. Bu kafa yapısını müstemleke, mandacı kafa yapısı olarak görüyoruz. Ya da, hani bu bizim bedeni kalmış ama ruhları maalesef erezyona uğramış cumhuriyet çocuklarında falan da gördük bunu işte bu,Genco Erkal'de de gördük, bu hep gördüğümüz bir şey. 

Bir şey daha ilave edelim peki: Almanya'da nümayiş yapan, yani Başbakan Erdoğan'ın Almanya'ya gelişini protesto edenlerin Gezi'deki provakosyona benzer eylemlerde neden bulunmadıklarını bir soru işareti olarak ortaya atayım.'' 

Devamında: Turgay Güler: '' Bir saniye fikrim geldi, kışkırttın, öyle bir şey söyledin ki: biz bunu gündeme getirmedik sanıyorum; Başbakan Erdoğan Köln'e geliyor diye onu protesto edenlerin ellerindeki ağır hakaretler içeren dövizlere Cem Özdemir deseydi ki 'yav kendi Başbakanımıza bunu nasıl yaparız!' diyemedi...''



'' (...) BEDELİNİ ÖDEYECEĞİZ
KARSLIOĞLU’NUN Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmasına varan süreç, Cem Özdemir’in cemaate yakınlığı ile bilinen bir Türk gazetesine, Başbakan Erdoğan’ın Köln ziyareti sonrasında verdiği röportajla başladı. Özdemir bu röportajında Başbakan’ın ziyaretini ağır bir şekilde eleştirerek, ’’Merkel sözü sarf edildiğinde salonun yuhalaması çok kötü bir izlenim bıraktı…. Çok çirkin oldu. Bu hafızalarda kalacak. Bunun bedelini ödeyeceğiz…  (...)''

31 Mayıs 2014 Cumartesi

RTL'nin yayınlamadığı Erdoğan röportajı

Alman medyasının; Alman sisteminin bir aygıtından başka bir şey olmadığının, Erdoğan'ın Almanya ziyaretiyle bir kez daha ispatlanmasının bir notu:



''HAMBURG'DAKİ OLAYLARDA MEDYANIN 2-3 HAFTA HİÇBİR YAYIN YAPMAMASINDAN SONRA YOUTUBE'DAN GÖSTERİCİLERİN RESİMLERİNİ VİDEOLARINI VE YARALILARI GÖRÜNCE BU İKİ YÜZLÜLÜK DAHA BELİRGİN ORTAYA ÇIKIYOR.''



Sözde "özgür" ve "tarafsız" Alman basını Başbakan Erdoğan'ın Almanya ziyareti sırasında gurbetçi vatandaşlarımızla yaptığı röportajı yayınlayamadı...

O röportajı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

http://www.ahaber.com.tr/webtv/videoizle/rtlnin-yayinlamadigi-erdogan-roportaji

29 Mayıs 2014 Perşembe

Türkiye-Almanya işbirliği mümkün mü?



29/05/2014, http://trosmtr.blogspot.com.tr/: 





(''Ruhlar Kuyusu''ndaki)Syf. 230’daki şu satırları milletimizin ‘fıtratını’ ortaya koyması açısından çok önemsedim: ‘’Korkuları büyüktü. Zira Doğu’dan bir esinti gibi gelip Anadolu üzerinde rüzgara, İstanbul’dan Batı’ya doğru fırtınaya dönüşen bu millet, bir zamanlar ne zorluklar yaşatmıştı kendilerine. Yıllarca yeraltına inmek zorunda kalmışlar, yönlerini Doğu’ya çevirdikleri her harekette koca bir tokat yiyerek gerisin geriye dönmüşlerdi.’’ 

Bu fıtratımızı unutmamamız gerektiği ortadadır. Mesela Ömer Özkaya’nın ifadesi ile son ‘’zamanlarda dillendirilen’’ Almanya-Türkiye-Rusya ortaklığı bence fıtratımıza aykırıdır. Anadolu toprakları için ‘inorganik’ bir denklemdir. Çünkü Alman sisteminin köklü –örneğin ‘7 b’ stratejisi olsun, Asya’ya doğru büyüme hedefleri olsun- ve değişmesinin çok zor olduğu stratejisi ile yeni Türkiye-Osmanlı’nın hedefleri hatta ‘insanlık’ çatışmaktadır. Prof. Sedat Laçiner’in ifadesiyle Türkiye’nin ‘‘doğal genişleme alanı’’ ile Almanya’nınki çatışmaktadır. Eğer ki Alman sistemi tarihi genetiğinden kurtulup sömürgeci, emperyalist ve çatışmacı fıtratından vazgeçip paylaşımcı, karşılıklı kazancı hedef alan bir anlayış benimsese idi bu üçlü Almanya-Rusya- Türkiye denklemi düşünülebilirdi. Ki zaten dünyada böyle şeyler olsaydı devletler arası çatışmalar kalmazdı. Kim bilir belki de dünyada çatışma haricinde paradigmalar kabul görür de devletler başka başka, modernizmin, insanlarının başlarına bela edeceği dertlerle uğraşır. Ancak o günlere kadar Almanya’nın ‘fıtratı’ buna müsait değildir. Türkiye-Almanya işbirliği fıtratlarının aykırılığı bakımından insanla-şeytanın işbirliği gibidir…

http://trosmtr.blogspot.com.tr/2014/05/turkiyenin-dikkatine-sorular-arayslar_29.html

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Alevi-Sünni Çatışması ve Almanya




25/05/2014, Mahir Kaynak, Star Gazetesi:

























''Mesela bugünlerde bir sünni- alevi çatışması çıkarmak istediklerini ve bunu Almanya’da başlatacaklarını görmeliyiz.'' 


http://haber.stargazete.com/yazar/siyasi-sorun/yazi-886958

Almanya Türkiye'nin Hinterlandını 'Balkanlaştırmak' İstiyor!




25/05/2014,Cemil Ertem, Star Gazetesi:
''Zaten şöyle bir gerçek de vardır; Amanya’da Nazi iktidarını, bu dönemde, bazı Yahudi bankerler ve sanayiciler de, kendilerini inkar ederek,  desteklemişlerdir. Çünkü onlara göre, büyük İsrail, Almanya’nın Sovyet Rusya’yı işgal ederek kuzeyden Kudüs’e inmesiyle kurulacaktı. Bu, zorlama inanış aslında hem o dönem hem de şimdi Alman sermayesinin çaresiz hedefidir ve burada bu sermaye çemberinin içinde olan her kesim vardır. Almanya bugün de Rusya ile enerjiden başlayarak çok önemli alanlarda ortaktır ancak bir diğer yanıyla da Ukrayna olaylarında da görüldüğü gibi, Rusya’nın hem egemenlik alanlarında hem de sınırlarında yeni bir Kafkasya Balkanlaştırma’sı izlemektedir.
Yani Ukrayna’dan başlayarak, eski Sovyet Cumhuriyetlerini küçük, siyasi etkinliği olmayan Rusya ile Avrupa arasına sıkışmış ve müdahaleye açık ülkeler haline getirmek bu yeni Kafkasya Balkanlaştırma’sının hedefidir. ''

BİR ZAMANLARIN İKTİDARLARI TÜRKİYEYİ İKİNCİ BİR ALMANYA YAPMIŞLAR
















Şimdi burada çok önemli tarihsel ve güncel ayrım var. Nazi Almanyası o zamanlar Türkiye’yi -ki Türkiye bu büyük emperyal projenin olmazsa olmaz geçiş alanlarından birisiydi- hiçbir zaman sorun olarak görmedi. Çünkü Hitler’in Avrupa’da hatta Rusya’da hakim olduğu bir Avrupa’da Türkiye, zaten bu paradigmaya en kolay uyacak rejimi ve buna bağlı teslimiyeti barındırıyordu. İslam referanslı ve kıtalar arası hakimiyeti olan Osmanlı Devleti yoktu Almanya’nın karşısında, tam aksine Britanya’nın Lozan’da teslim aldığı, kavruk, ‘seküler’ kendisine bağlı korparatist bir faşizmi uygulayacak  bir Türkiye duruyordu Almanya’nın karşısında... Bundan dolayı Hitler, Polonya gibi ülkelere kafayı takıyordu ama yolunun üzerinde olan Türkiye o kadar sorun değildi.